8 Ocak 2021 günü, Antalya’da ellerini kelepçeleyip kendisini çıplak halde saatlerce döven eşi Ramazan İpek’i av tüfeği ile vuran Melek İpek’in ifadesi kan dondurucuydu. 8 ve 6 yaşlarında 2 kız çocuğu annesi olan Melek, jandarmadaki ifadesinde, cinayete giden süreci ve işkence gecesi yaşadıklarını detaylarıyla anlattı. Her satırında kanımın donduğu ifadeyi okumamın ardından, yeni bir yazı yazmak yerine 28 Haziran 2011 ve 10 Mart 2016 tarihli yazılarımı okumanızı istedim.
Ne acıydı ki, tarihler değişse de olaylar hiç değişmiyordu.
Şehirlerin kalabalığında iç içe geçmiş hayatlar zaman zaman ortaya kâh komik, çokça da trajikomik hikâyeler çıkartmakta.
Şehir hayatını içine sindirmiş insanlarla, şehre henüz gelmiş ya da eskiden gelmiş olsa dahi şehirleşememiş insanların kaçınılmaz kesişmeleri, şehirleri her köşe başında bir tehlikeye maruz kalma ihtimalleriyle dolu bir orman haline sokmakta.
Sosyal Medya hallerimizi yazıp duruyorum bu aralar. Bugün de buraların yazılı olmayan kurallarından bir iki şey yazalım.
Paylaşım mecrası olan yerlerde birisinden bir şey paylaşırken malzemeyi aldığımız yere hakkını teslim etmek ve kaynak göstermek gibi mesela.
Yazıları kendin yazmış gibi yayınlamamak. Fotoğrafları kendin çekmiş gibi paylaşmamak. Emeğin her çeşidine saygılı olmak.
Twitter’da dönüp duran cümleleri kendi cümlesi gibi paylaşanları çok gördüm. (Twitter için “Retweet”, diğer mecralarda paylaşmak için de “Embed Kodu” ya da “Bağlantıyı Kopyala” seçeneklerini kullanmalı.)
Bir kitaptan uzun uzun cümleli alıntıları kendi cümleleri gibi paylaşıp, gelen bol methiyeli yorumları üzerine alarak mütevazı(!) bir teşekkür ile cevaplayanları da gördüm. (Yazının altına yazarın adını not düşmek çok da zor olmamalı. Ve o yazıyı tanıyan birileri muhakkak çıkar. Sonra da itibar yerlerde…)
Paylaşılan özel fotoğraflar, eğer ki içinde kendiniz yoksanız, sormadan alınıp ulu orta paylaşılmaz, manzara ve benzeri gibi çekimler de yine kaynağından paylaşılır. (O yüzden paylaşımın altında “paylaş” düğmesi vardır.)
İnsan yaptığı bir paylaşımın beğenilmesinden ve paylaşılmasından mutluluk duyuyor. Konuyu kendine saklamak için değil, paylaşmak için yayınlıyor zaten.
Özellikle de yazılar daha çok kişiye ulaşmayı hedeflediğinden izne hacet duyulmadan paylaşılsın istiyor. …
Akit TV’de yayımlanan Derin Kutu programına katılan akademisyenler ve gazeteciler, “ABD’den Türkiye’ye S-400 yaptırımı ve dünyanın tepkisi” konusunu konuşurken söz Z kuşağına gelince, Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, 27 senedir üniversitede çalışan bir üniversite hocası olarak gençlerden memnuniyetsizliğini dile getirdi ve ‘Üniversiteler neredeyse fuhuş evleri’ dedi.
Sabahın erkeninde uyanıp telefonun ekranından saate baktım. Saat 06:22'yi gösteriyordu. Biraz daha uyur, 7 buçukta kalkarım dedim. Hafif bir kahvaltı, ardından hazırlık ve gün başlardı yine.
Bugün programda neler vardı acaba? Bugün nereleri görecektik bakalım…
Uykuyla uyanıklık arasında Mardin’deydim ben. Uyanmak istemediğim bir rüyadaydım.
Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? demiş Şems-i Tebrizi.
Salgın dolayısıyla alt üst olan dünyaya ve bambaşka bir boyut kazanan hayatlarımıza bakıyorum bakıyorum, sonra da bilmiyorum diyorum.
Nereye koşuyoruz, bu koşuda ipi göğüsleyebilecek miyiz, tökezlenip düşecek miyiz, bilmiyorum.
About